Gulo bu siiri Eso ve KaraMel'e yildonumleri
vesilesiyle ithaf etmis:
Ben senin en çok sesini sevdim Bugulu çogu zaman,
taze bir ekmek gibi Önce aska çagiran,sonra dinlendiren Bana her zaman dost, her zaman sevgili
Ben senin en çok ellerini sevdim Bir pinar serinliginde,
küçücük ve ak pak Nice güzellikler gördüm yeryüzünde En güzeli bir sabah ellerinle uyanmak
Ben senin en çok gözlerini sevdim Kâh çocukça mavi,
kâh inadina yesil Aydinliklar, esenlikler, mutluluklar Hiç biri gözlerin kadar anlamli degil
Ben senin en çok gülüsünü sevdim Sevindiren, içimde
umut çiçekleri açtiran Unutturur bana birden acilari, güçlükleri Dünyam aydinlanir sen güldügün zaman
Ben senin en çok davranislarini sevdim Güçsüze
merhametini, zalime direnisini Haksizliklar, zorbaliklar karsisinda Vahsi ve magrur bir disi kaplan kesilisini
Ben senin en çok sevgi dolu yüregini sevdim Tüm
çocuklara kanat geren anneligini Nice sevgilerin bir pula satildigi bir dünyada Sensin, her seyin üstünde tutan sevdigini
Ben senin en çok bana yansimani sevdim Bende yeniden
var olmani, benimle bütünlesmeni Mertligini, yalansizligini, dupdurulugunu sevdim Ben seni sevdim, ben seni sevdim,
ben seni...
Ümit Yasar Oguzcan
_______________
VEDA ŞİİRİ...
|
geleceğim bazen uykudayken sen
sokakta bir başıma koyma beni kapıyı
sürgüleme üstümden
usulca girecek biryere ilişeceğim
birzaman bakacağım karanlıkta yüzüne ve
yorgunluk gözkapaklarını indirince seni kucaklayacak ve çıkıp gideceğim...
Nikolay Vapstarov
_______________
|
Gulo'dan
Cebo'ya iki siir:
Yasanmamis Günlerinin Ilk Günü
Hep yarin içindi
Bugünü yasayamayisinin pismanligi
Hadi çevir yüzünü günese
Hangi sabah bu kadar maviydi gökyüzü
Hangi bahar böyle çiçeklendi toprak
Hangi gün böyle isidi gözlerin
Yasanmamis günlerinin ilk günü olsun bugün
Dogum günün kutlu olsun! ! !
Melih Coskun
___________
Dogum Günün Kutlu Olsun
Umutla beklenir iste o an
Seni de güldürür geldigi zaman
Dost dedigin sevdiklerinle heran
Dogum günün kutlu olsun
Bu dünyada çilesizdir sana sözüm
Mutlu ol sende aglama iki gözüm
Bir gün dersin bu oglum buda kizim
Dogum günün kutlu olsun
Bitsin hasretlerin, hemen kavusasin
Darildiysan eger acil barisalim
Sevdigim deger verdigim arkadasim
Dogum günün kutlu olsun
ikigözüm sakin olaki hüzünlenme
Bu gün sevinç sana, kivanç ve nese
Mavi bulutlarin götürdügü o köskte
Dogum günün kutlu olsun.
Refik Recep Pelit
**********
Esra
Boynuma dolanan narin ellerin
Yuzumu yalayan bukle saclarin
Ah hele o candan bakislarin
Eritir İcimi canim Esra'm
Bana mi cekmis duygusalligin
Ana sutu gibi apak safligin
Ne olur,olsaydi biraz haylazligin
Sessiz sesin yakar canimi Esra'm
Yukledik sirtina kocaman yuku
Cocuk degilsin sanki sir kupu
Sevgide bulacaksin inan her gucu
Sevdamin yongasi canim Esra'm
Ovmus de yaratmis yaradan
Korusun seni her turlu beladan
Yolun ayrilmasin asla dogruluktan
Yarinim sensin gulum Esra'm
Dilinden dokulur icli sozlerin
Bal rengindedir guzel gozlerin
Aciyi tatmasin minik yuregin
Umudun gulusun kizim Esra'
umut gul
********
Hayalleriniz hiç bitmesin... Bu kentin sokakları
sensizken öyle yabancı ki bana, bazen nerede olduğumu unutuyorum, kayboluyorum. Aslında ben, sensizken kim
olduğumu bile hatırlamıyorum. Bir korku içimde, öylece dolaşıyorum, yersiz ve kimliksiz. İçimdeki
yangını söndürmek için su değil, seni arıyorum. Gece bir ateş gibi, körüklüyor sensizlik yangınını.
Sana dair bir iz bulsam düşeceğim peşine. Nerede olursan ol bulacağım seni ama yok... En küçük bir
izini bile bırakmamışsın giderken.
'Çok sevmek' bu olsa gerek. Yokluğunda bile seni
böylesine yaşıyorsam ve tüm hücrelerimde sadece seni taşıyorsam başka açıklaması olabilir
mi bunun? Öyle ya, ben çok sevdim seni çok... Bir insan bir başka insanı bu kadar sevebilir mi, bilmiyorum. Ah,
bilsen nasıl özlüyorum seni... Şimdi burada olsan ve sadece havadan sudan konuşsak bile yeter bana. Bir kez
daha gözlerine bakmak, bir kez daha gülüşünü duymak için neler vermezdim ki....
Sadece hayal kuruyorum şimdi... Kapı çalıyor,
açıyorum ve seni görüyorum karşımda. Sanki dün birlikteymişiz gibi, rahatça giriyorsun içeri. Elinde bir
şişe şarap, "Haydi aç da içelim" diyorsun bana. "Bu evin en çok nesini seviyorum biliyor musun?" diye soruyorsun.
Yüzüne bakıyorum merakla ve veriyorsun cevabını; "İçinde aşkı ve seni barındırmasını..."
Bilmiyorsun ki, sen gittiğinden beri aşk
adımını atmadı bu eve. Bir tek ben varım artık evin içinde, hiçbir şey eskisi gibi değil.
Epeydir kapağını açmadığım kitaplarım, her birine kokun sinmiş eşyalarım
küskünler bana biliyorum. Seni düşünmekten hiçbirine zaman ayıramıyorum.
Hayal devam ediyor, seni alıp o çok sevdiğin
yeşil kanepeye oturtuyorum. "Nerelerdeydin?" diye sormak istiyorum ama sorularımla seni sıkmaktan korkuyorum.
Oysa çıldırtan bir merak bu. Bensiz mutlu olup olmadığını öğrenmek istiyorum mesela...
Sahi mutlu musun? Gittiğin herde huzurlu musun? Yoksa benim gibi yarım ve kırık mısın?
Şarap kadehlerimizi tokuşturuyoruz "Neyin
şerefine?" diye soruyorsun, bilmezmiş gibi. Ben hep kadeh kaldırırken "Sana ve bana" demedim mi? Öyleyse,
hayal de olsan yine "Sana ve bana" kalkacak kadehlerimiz. Madem en güzel zamanlarımızı birlikte yaşadık,
madem aşka dair paylaşmadık hiçbir şey bırakmadık, bu gece de öyle olacak. Yan yana uzanacağız
kanepede. Tenin tenime, dudakların dudaklarıma değecek. Bir ürperti gelip yerleşecek bedenlerimize. Gece
maviye dönüşecek, tenine yakamozlar düşecek. Zamanlar silinecek, mekanlar yok olacak. Bir biz kalacağız,
bir de bizi yakan aşk ateşi....
Hayal dedim ya, sonu yok bunun. Sensizlikle baş
edebilmenin tek yolu bu. Kimbilir, belki bir yerlerde sen de beni hayal ediyorsundur. Ve kimbilir biz kavuşamadık
ama belki hayallerimiz kavuşur...
???

(Can Eso'nun Can Bebesi Ollie icun)
Bebegim Canim benim
Elleri pamuk gibi
Gozleri deniz gibi
Hayatimin bir gulu Yavrum
Bebegim Canim benim!....
Nefesi sut kokuyor
Yuzunden bal akiyor
Ne de tatli bakiyor Yavrum
Bebegim Canim benim!....
Iyiki hayatima girdin
Evime sevinc ve nese verdin
Kendini cok sevdirdin, Yavrum
Bebegim Canim benim!...
Sevim Sahin
***********
ESKIDENDI COK ESKIDEN
(Miyerjan icin)
Hani erken inerdi karanlik, Hani yagmur yagardi
inceden, Hani okuldan, isten donerken, Isiklar yanardi evlerde, Eskidendi, cok eskiden.
Hani ay herkese gulumserken, Mevsimler kimseyi
dinlemezken... Hani cocuklar gibi zaman nedir bilmezken, Eskidendi, cok eskiden.
Hani hepimiz arkadasken, Hani oyunlar tukenmemisken, Henuz
kimse bize ihanet etmemis, Biz kimseyi aldatmamisken, Eskidendi, cok eskiden.
Hani sarkilar bizi bu kadar incitmezken, Hani korkutuk
sarhosken gencligimizden, Daha biz kimseye kusmemis, Daha kimse olmemisken, Eskidendi, cok eskiden.
Simdi ay usul, yildizlar eski Hatiralar gokyuzu
gibi gitmiyor ustumuzden Gecen gecti, Gecen gecti, Geceyi sondur kalbim Geceler de genclik gibi eskidendi Simdi
uykusuzluk vakti.
MURATHAN MUNGAN
**********
Bu gun gunlerden ask.
Dun butun gece ruyamda seni gordum.
Ne cok soguk terler attim. Ne cok sarsintilar yasadim. Kah guldum, kah agladim. Kah sustum, kah naralar attim.Neden sonra
uyandim da ask uykusundan; her yanim agriyor, her yanim agliyor.
Ruyanin koprusunden gecerek bir yol ayrimina vardim. Yollar bir iken bin oldu. Yurek
bir iken, bin parca. Ben biliyordum bu yerleri. Bu sapak Sezai Karakoc'a cikar, su yol aska, su menzil duru bir
yagmura, su dergah da bana.
Sapaklardan yollara, menzillerden dergahlara vardim. Siirlerden aska, senden bana
vardim. Vardigim her yerde yeni bir ruya gordum. Ruyalardan ruyalara vardim. Butun gece o sapak senin, bu yol benim, o menzil
senin, bu dergah benim, o ruya senin, bu ruya benim gezdim durdum.
Ruyalarimda agrilar ore ore sabahin olmasini bekledim. Ruya gore gore sana dogru yurumenin,
turkuler soyleye soyleye dugun evine gitmek gibi bir sey oldugunu bilmekteydim. Gece senin dusunle, hayalinle, ruyanla demlendim.
Bir sut denizi oldu da tenim; siirlerden, sarkilardan maya caldim kendime. Gun dogumuna yakin kivama erdim ve yazmaya
koyuldum yola koyulur gibi. 'Ellerin oper gecer her yerimi' deyip durdum mektuba
bu ask namazinda: Niyet ettim rizasi icin Allah'a, artik vakti gelen su mektuba...
Soze nereden baslayacagimi bilemedigim icin tekrar tekrar selam verip niyetimi yeniledim.
Kac defa yazdim, kac defa yirttim yazdiklarimi. Kac defa bozdum namazi. Kac defa bozuldu
kalbim. Kac defa meleklerin katindan dondu yazdiklarim. Kac defa meleklerin katina varamadan yoruldu kalbim. Kac defa yagmur
gibi kesildi soz yagmur melegi.
Bu gun gunlerden ask.
Yagmur melegi... "Yagmur Melegi" desem de sana, benim icin kalbin bir yangin yeri
sanki. Ask bugu bugu teninde tutuyor. Sana bakarken kendimi ates aramaya cikmis biri saniyorum. Nerene baksam ates aliyorum.
Nere-ne dokunsam oran ruyama giriyor. Nereni dusunsem oran kalemime giriyor. Nereni gorsem orasi bana goz oluyor.
Gozlerin kalem kalem, ruya ruya atesler gibi bir yolculuga cikariyor beni. Gozlerin
bir cira oluyor, bazen yakiyor, bazen yikiyor beni. Bazen tenimi isitiyor, bazen yolumu isitiyor. Gozlerin yangindan bir yol.
Bir ucuruma variliyor gozlerinden. Kaslarin bir siradag gibi deniz gozlerini yerinde tutuyor. Ucuruma cikan o gozlerini bir
siginak yapiyorum kendime gozlerinin yangininda. Siginiyor, yalnizligi
seciyorum. Belki bir yagmur gelir, bulur beni, diyorum.
Aslinda gozlerine bakmaktan utaniyorum. Kabe karasi aslarinin bir sur gibi cevirdigi
Medine rengi gozlerine... Gozlerin.... Gozlerin dokunup geciyor her yerime. Dokunur gibi
kilimin bir yeri dokuyor, dokuyor, dokuyor, okuyor icimi. Belki okursun diye ruyalarimi en guzel siirlerimi asiyorum her sabah
kirpiklerinin balkonuna. Gozlerin gonlume bir kapi ya... Sozlerin kalbime bir pencere ya... Sozlerinden bakarim ya
gonlume. Gozlerinden girerim ya kalbine. Belki acarsin kapilarini, pencerelerini
de, girerim kalbine. Belki kalbim aglamasini keser.
Kalbim sizim sizim aglarken gecenin koynunda, ellerin gozlerimi open bir karanfil
oluyor. Degil mi ki, her sabah ciceklere su vermek gibidir gozlerini operek uyandirmak seni... Ellerin gozlerinle kardes. Ellerin gozlerinle ayni cinsten, ayni cicekten. Ellerin ve gozlerin karanfil....
********
Bazen öyle bir ilişkiye tutulursunuz ki, ne sevebilir,
ne terk edebilirsiniz. Kör kütük bağlanmışsınızdır aslında... En güzel yıllarınızın,
acı tatlı hatıralarınızın ortağıdır; iç çekişmelerinizin müsebbibi, yazılarınızın
ilhamı, sohbetlerinizin konusudur. Göz yaşlarınız da, bilinçaltınızda, kahkahanızdadır.
Korkunca saklandığınız bir sığınak, coşunca öptüğünüz bir bayrak... Sevdanız
riyasız, çıkarsız, karşılıksızdır. Sınırsız ve nihayetsiz; "Ölmek var,
dönmek yok"tur. Lakin gün gelir anlarsınız; içten içe bir şeylerin kanadığını... Tutkulu
sevdaların gizli hançerleri başlar parıldamaya... Şurasından, burasından eleştirmeye koyulursunuz:
"Şöyle görünse, öyle demese, değişse biraz ya da eskisi gibi olsa..." Başkalarını örnek göstermeye,
"Bak onlar nasıl yaşıyor" demeye başlarsınız. Hem birlikte yaşayıp, hem özgür olmanın
yollarını ararsınız. Aşkınızın gözü kör değildir artık, yanlışını
görür düzeltmek istersiniz. "Eskiden böyle miydi ya..." diye başlayan sohbetlerde açılır eleştirinin kapısı;
açıldıkça, bastırılmış itirazlar yükselir bilinçaltından... Böyle süremeyeceğini bilirsiniz.
Değişsin istersiniz. O, sevgisizliğinize yorar bunu... İhanete sayar. Tutkulu ilişkilerde ihanetin
bedeli ölümdür. "Ya sev böyle ya da terk et" diye gürler...Bir zamanlar bir gülücüğüyle alacakaranlığı
ışıtan o rüya, bir kabusa dönüşür birden... Kapatır gönlünün kapılarını, yasaklar
kendini size... Hoyrattır, bakmaz yüzünüze... Zehir akar dilinden, konuşturmaz, suçlar, yargılar mahkum eder.
Mühürler dudaklarınızı, yırtar atar yazdıklarınızı, siler sizi defterden... "İyiliğin
içindi hepsi, seni sevdiğim için..." dersiniz, dinletemezsiniz. Ayrılırsanız yaşamayacağınızı
bilirsiniz, lakin böyle de sevemezsiniz. İhanetten kırılmıştır kaleminiz; severek, terk edersiniz...
"Madem öyle..." nin çağı başlar ondan sonra... Madem ki siz böylesine tutkunken, o hep başkalarını
seçmiştir, madem ki kıymetinizi bilmemiştir, o halde "günah sizden gitmistir". Lanet ederek bu karşılıksız
aşka, çekip gitmeleri denersiniz. Aşkın göçmenlik çağı başlar böylece... Daha özgür olacağınız
limanlara demirlerseniz bir süre... Ne var ki unutamaz, uzaktan uzağa izlersiniz olup biteni... Etrafı bir sürü
uğursuzla dolmuş, kurda kuşa yem olmuştur. Deli kanlılar, eli kanlılar, uğruna ölenler,
sırtına binenler sarmıştır çevresini... Gurur duyar onlarla, koynunda besler, gözünü oysunlar diye...Uğruna
kan dökenleri sever, yoluna gül dökenlerden fazla... "Bana ne...kendi seçimi" diye omuz silkmeye çabalarsınız bir
süre...
Ama sonra... ansızın kulağımıza çalınan bir şarkı ya da kapı aralığından
süzülüp gelen bir koku, hatırlatır onu yeniden... Yaban ellerde, başka kollarda ondan bahseder ağlarsınız.
Kokusunu özlersiniz; türküsünü söylemeyi, şarkısını dinlemeyi, yemeğini yemeyi, elinden bir kadeh
rakı içmeyi... Karşı nehrin kenarından hasret şiirleri haykırırsınız, sular kulağına
fısıldasın diye... Dönüp "Seni hala seviyorum" diye bağırmak geçer içinizden... Dönemezsiniz. Göremedikçe
bağlanır, uzaklaştıkça yakınlaşırsınız. Anlarsınız ki bir çaresiz aşktır
bu, ne onunla olur, ne onsuz... Hem kollarında ölmek, kucağına gömülmek arzusu, hem "Ne olacak sonunda" kuşkusu...
Böyle sevemezsiniz, terk de edemezsiniz. Sürünür gidersiniz...
-Can Dundar
......................
Eso'nun istek siiri:
Yabancı Şehir
Nasılda üzüyor insanı Yürüyüş,
yabancı bir şehirde Çatıları ayın parlattığı Öylece uyuklayan sessiz gecede
Kule ve tepelerin üzerinden Bulutların imrenilen gidişi Vatansız, ama vatanını arayan
Güçlü ve sessiz bir ruh gibi
Fakat sen iradesizce, aniden Teslim oluyorsun bu acılı sihre Ve
bırakıp mendilini elinden Acı acı ağlıyorsun uzun süre
Hermann Hesse
************************
SEVDA ; senin yüzünden çektiklerimdir…
KEDER ; senin arkana bakmadan gidisindir…
MUTLULUK ; seni geri dönerken görmektir…
ASK ; seninle ortak kavgaya girebilmektir…
GÜZELLIK ; senin hayat karsisindaki durusundur…
ACI ; sevmedigini söylediginde kalpte olusan kramptir…
INTIHAR ; seni bir baskasinin yaninda görmenin bes dakika
sonrasidir…
UMUT ; yeniden dener miyiz sorusuna verdigin belki yanitidir…
YARIN ; seninle bulusmayi diledigim en uzak zaman dilimidir…
DÜN ; unutmaya çalistigim sensiz geçen günlerimdir…
AZAP ; sana bir sey sordugum da sususundur…
KAYBETMEK ; kosarak sana gelip evde veda eden satirlarini
okumaktir…
GÜN ; seni beklerken sayilan dakikalarin bütünüdür…
SABIR ; kapiyi çekip giderken bir gün dönebilecegini
ummaktir…
ZAFER ; bana evet dedigin anin Türkçe karsiligidir…
YALNIZLIK ; beni sevdigini sanmanin tüm lugatlarda ki
esanlamli sözcügüdür…
ÖLÜM ; bir daha geri dönmeyecegini anladigimda silahin
agzina sürülen mermidir…
KALIM ; son bir kez görüselim yazan sms mesajidir…
YALAN ; sagda solda , sana asla ihtiyacim olmadigini
söyledigim dedikodudur…
IYINIYET ; seni bir baskasi ile el ele görüp hala beni
sevdigini düsünme duygusudur…
BILMECE ; “ soldan saga :
sen ve benim toplamimiz…bes harfli ,
SEVGI yaziyorum olmuyor…
Hepsi çözülünce kelime çikiyor ::: KOPUS…
**************
GELDİM
"bahar gel" se
diyordun:
bahar
gel
di.
gelmedin. biliyorum, bahari herkese goturmen gerekiyor
ama cok ozledim seni. dusundum bugun, belki gelirsin diye.cok istedim. mektup yazar misin, eve gelir okur muyum diye iclendim.
zaman gecmiyor mu ne! sana yazmak icin yasamak istedim gunu, ama, kaldim oylece, yazamaim. ozlem, yazilmiyor: gelsen dinecek
bu yagmur...
Alinti: http://vkamer.tripod.com/yolgezer/index.html sitesinden yapilmistir.
************
Zeytin Agacinin Altinda
Zeytin agacinin altina oturmus,
Yildizlari seyrediyorum,
Aci bir soguk esiyor poyrazdan,
Kulagima aci aci,
Duduk sesi geliyor uzaklardan,
Gurbet turkusu soyler gibi
Gittikce yakinlasiyor,
Sanki senden bana,
Bir selam,
Bir haber getirir gibi,
Sonra,
Gittikce uzaklasiyor,
Tren camindan el sallayan,
Sevgili gibi.
Eger oralarda,
Tren dudugu duyarsan,
İyice kulak ver,
Buradan gecerken,
Ozlem dolu selamlarimi,
Yukleyip gonderdim sana,
Tren dudugunu duyarsan,
Kulak ver ona,
Ozlem Ozlem otecektir,
Ve sana,
Ozlem dolu selamlarimi,
Soyleyecektir
Ali Osman Yılmaz
Kaynak: Antoloji
*****************
GEL SENINLE RESIM YAPALIM
Gel seninle resim yapalım.
Bir yüz çizelim ince,
Küçük nezleli bir burun
Ve gözler zeytin iriliğinde.
Sonra bir gelincik, ince bir boyun,
Soyulmuş bademden daha ak bir ten,
Öyle bir yüz ki seher vakti
Mutluluk estirsin güneş doğarken
Ve saçlar çizelim, bulutlar,
Türküler, masallar gibi,
Hepsinin üstüne sonra
Kocaman bir insan yüreği.
Öyle bir yürek ki sevgiyle
Arkadaşlıkla, mutlulukla dolsun,
İsterse ondan sonra
Bütün şairler ölsün.
Cahit Kulebi
****************
Sec begen al Cebo, sana iki siir , biri benden,
biri Eso'dan.. Ilkini ben buldum, ikincisini Eso...
GÜLERKEN YÜZÜN
Gülerken yüzün Dem çeken bir güvercinin sesini İçin
için büyüyen çimenleri Baharda lunaparkı, bayramyerini Ve alışkanlıklar dışında
her şeyi
Gülerken yüzün Aşıyor geçmişin acılarını Kendini yarına değiştiriyor
Gülerken yüzün Sanki çarmıhını kırmışsın Senin ve ardından geleceklerin
Aylası alnına düşmüş gecenin Oturmuş ağlıyor kendisi
Bunu öyle candan öyle
yürekten Öyle bir tutkuyla istiyorum ki Aklımda hep öyle kalmalısın
GÜLTEN AKIN
*********
Bu da Eso'nun secimi: GÜLÜŞÜN EKLENİR KİMLİĞİNE
Gün biter gülüşün kalır bende
anılar gibi sürüklenir bulutlar
Ömrümüz ayrılıklar toplamıdır
yarım kalan bir şiir belki de
Aykırı anlamlar arayıp durma
güz bitip sular köpürür de
kapanmaz gülüşünün açtığı
yara
uçurum olur zaman her gece
Her gece yeni bir savaş baslar
acı ses olur, ses deli yağmur
Sığındığım
her yer adınla anılır
ben girerim sokağı devriyeler
basar
Bir de gülüşün eklenir kimliğime.
(Kalbim Unut Bu Şiiri)
-Ahmet Telli
***************
|